Kerim Demir>> Site içi arama
Hoşgeldiniz Kerim Demir |

Bilgi

YENİ EKLENENLER

İçerik

Kerim DEMİR

TSK en temel partidir. Diğerleri Fasa Fiso!

TSK en temel partidir. Diğerleri Fasa Fiso!

Şu işe bakın! ‘Birilerinin hükümeti devirmek için komplo yaptığını’ ele veren belge, nerede ise ‘askeri zan altında bırakan bir hükümet senaryosuna’ dönüşecek!

      Sayın Baykal, ‘bir komplo’dan söz ediyor. Askeri Yargıtay, Genelkurmay’ı akladı ya! Ona güveniyor belli.

      Allahsınızı severseniz, kim farklı bir şey bekliyordu ki Askeri Yargıtay’dan. Yani askeri hâkimler çıkacak ve “Evet belge Genelkurmay’da hazırlanmış” diyecek, öyle mi?

      Güldürmeyin insanı!

      Buna Sayın Baykal’dan başkası inanmaz. O da inanmaz da öyle demesi isteniyor işte! Askerin darbeci sabıkasının kabarık olduğunu elbette Baykal da bilir! Hatta bir sosyal demokrat olarak kim bilir belki Erdoğan’ın yerinde olmaya can atardı ama siyaset işte!

      Bu ülkede orduya kim çamur atabilir? Kim ona, “gözünün üstünde kaşın var” deyebilir? Devlet o, iktidar o, millet o!

      Onun istediğini yapmayan bu ülkede padişah olsa, çıplak eşeğe bindirilir, çarşıda gezdirilip rüsva edilir. Ona toz konduranın kendisi toz olur. Kimin ne haddine, onun inkar ettiğini tasdiklesin!

      Şimdi askerler, “bu belge sahtedir” diyorlarsa sahtedir. Zaten belki öyle bir albay bile yoktur. Yani, “bizim şirkette böyle bir adam çalışmıyor’ deseler siz ispat mı edebileceksiniz? Bunlar değil mi, darbe yapıp ‘biz demokrasi getirdik’ diyen ve bunu da Anayasalaştıran!

      Elbette ordumuz demokrattır(!). Darbeleri de zaten demokrasi için yapar. Bu ülke onlarındır.

     Millet de onlardır. Devlet zaten onlardır!

      Eğer ‘asker’ rahatsızsa bu, ‘millet rahatsızdır’ demektir. Millet “rahatsızım” diyorsa, haindir. Askerin ‘müsterih’ olduğu bir düzende millet nasıl ‘ben rahatsızım’ diyebilir? Asker, nasıl istiyor ve ne istiyorsa hak odur, doğru odur çünkü.

      Demokrasiyi o tarif eder, çağdaşlığı o belirler. Ve daima haklıdır. Çünkü elinde silahı vardır. Hâkim onun istediği hükmü verir. Savcı onun gibi düşünmüyorsa kovulur. Gazete, onun istediği gibi yazmıyorsa kapatılır. Kapattıramıyorsa yok sayar. O zaman onun yayınladığı belge de belge olmaz, ispatı, ispat sayılmaz.

      Hele birini  ‘andıçlama’yı görsün. Hâşâ, tanrılar bile onu kurtaramaz! Ancak gidip anıtkabirde halini arz ederse belki ona merhamet edilir!

      Ta evvel ezelden beri o hep haklıdır. Haklı olmak onun şanındandır. Eğer halk onun gibi düşünmüyorsa, o halk yanlış yoldadır, derhal kulağı çekilerek aklını başına toplaması sağlanmalıdır.

      Askerin kendisini gözden geçirmesi gerekmez. Millet onun dediği çizgiye gelmiyorsa millet yanlış yoldadır! Millet, bu askere “benim askerimdir’ diyorsa halt etmiştir. Millet olsa olsa, “askerin milleti’ olabilir. Bu ordu dilerse yeni bir millet bile yaratır.�.

      Bizdeki asker teamülünün böyle olmadığını söyleyebilir misiniz?

     *  *  *

     Osmanlı’da canları sıkılınca kalkıp padişah’tan kelle isterlerdi. Sonra padişahın da kellesini istemeye başladılar. Derken padişahlığı da padişahı da yok sayıp kendileri paşa oldular. Padişah gitti, paşalar geldi. Şimdi paşalarımız var!

      Ama bu paşalar Osmanlı paşası değil. Onları, 27 Mayıs darbesiyle ordudan tasfiye ettiler. Şimdikiler “Amerikancı”. Ne zaman darbe yapsalar, Amerika’nın Ankara büyük elçisi “Bizim çocuklar başardılar” diye Sam amcaya telgraf çeker.

      Tek vazifeleri, bizi AB’ın ve ABD’nin ve İsrail’in mandasında tutmak! Tabii ki Amerikan karşıtı ve ulusalcıdırlar(!) Tek dertleri var onların: Aman irtica gelmesin!

Çünkü en büyük tehdidin irtica olduğu belletilmiş. Kim bu mürteci efendi? İslam!. ‘Belletilmiş bir laiklikten’ başka bir şey bilmezler. Onu bilince de her şeyi bilmiş oluyorlar.

      Zaten bilmedikleri zaman cehaletlerini, iki tank yürüterek kapatıyorlar. Evet o biliyor çünkü elinde silah var. 

     Yok, sivilleşmeymiş, AB kriterleriymiş, demokrasiymiş, seçimmiş, başbakanmış� Askerimizin bunlara karnı tok! Kriter, işlerline geldiği zaman kriterdir.

      İşine gelmiyorsa darbe yapar, kendisi kriter belirler. (Hatırlayın, Sayın Baykal ne demişti başbakana ‘Yap bir ihtilal Anayasa’yı değiştir’) İsteği zaman muhtıra verir. Hem size muhtıra vermişse şükredin. Sizi seviyor; yani hala adam olma ihtimaliniz var(!) demektir.

      Askerin siyaset yapması olur mu diyorsunuz. Niye olmasın? TSK en temel partidir. Diğerleri fasa fisodur. Askerden bağımsız bir siyaset nasıl düşünebilirsiniz? Mademki cumhuriyeti koruyup kollama onlara verilmiş, o da istediği zaman siyasete karışır. Karıştırmazsanız, gelir darbesini yapar. Seni, beni, ötekini asar ve anayasasını da yapıp ortaya koyar. Sıkıysa kalkar değiştirirsin! Sivilmiş, siyasetmiş, demokrasiymiş, medeniyetmiş, diyalogmuş. Geçin bunları�

      Türk siyasetinin askersiz olmadığını, son sözü bu memlekette hep askerlerin söylediğini herkes bilir ama nedense en çok da “Camiye, kışlaya siyaset girmez!”  “Aman asker incinmesin” laflarını duyarız.

      Bu sözün yalan olduğunu herkes bilir. Asker bal gibi siyaset yapar. İmamlar da bir partiyi tutumu onu iktidara taşırlar. Çıkın siz tersini söyleyin�

     * *  *

     Osmanlı döneminde, padişahı değiştirme imkânları olmadığı zamanlarda, askerler, padişahtan kelle isterlerdi. Sonra padişahın da kellesini istemeye başladılar. Alışkındırlar bu işlere ama galiba bu kere ayazda yakalandılar. İşin kötüsü(!) bu kere,  karşılarında “höt!” dendiğinde alıp şapkasını kaçan biri de yok!

      “Ben bu işin sonuna kadar giderim” diyen biri var. O yüzden kıvırıp inkâr cihetine gidiyorlar. “O belge sahte” diyorlar.

      Sormak lazım. Sahte olan ne? Sizin ata-emcet darbeci olduğunuz mu, belge mi, irtica mı sahte?

      Abdülaziz’i bir saray darbesiyle indirip yerine ‘kaçık’ V. Muradı getiren,

V. Murat’ın aciz olduğunu görünce, ‘istediğinizi veririm’ diyen Abdülhamit’i tahta çıkaran,

İç yüzlerini görüp de karşı tedbir alınca Abdülhamit’i alaşağı eden,

600 yıllık günahı 45 günlük padişahın üzerine atıp onu hainlik yaftasıyla yurt dışına gönderen,

450 sandalyeli bir meclisin 411 sandalyesine sahip olarak meclis kuran ve Başbakan olan Menderes’i bütün dünyanın gözü önünde hile ile iktidardan indirip ipe çeken, bununla da yetinmeyip, 27 Mayıs ihtilalinin ardından ordu içindeki bütün milli kuvvetleri tasfiye eden bir asker mi masum?

      Ve acıdır ki millet hep seyirci kaldı�

      Demirel’i 6 kere indirdiler ne oldu? Sonunda demokrat bildiğimiz Demirel askerden ziyade askerci olup cuntaya, darbeye çanak tutar hale geldi korkudan. Ne yapabildik?

      Özal’ı sevmediler, onu iktidarda tutabildik mi? Erbakan’ı istemiyoruz dediler, mübarek, siyasetten bile silindi� Böyle kabarık bir sabıkası olan bir askerin ‘masum ve mağduru’ oynaması cidden komik kaçıyor!

      Fakat galiba bu kere ezberleri tutmadı ki telaş içindeler. “Ben yapmadım” demeye getiriyorlar.

      Bunda, elbette başbakanımızın, -Türk siyasetinde ilk defa- darbeci zihniyete karşı yiğitçe direnmesinin rolü büyük! Bize bile tuhaf geliyor bu durumlar! Çünkü biz, bu durumlarda ‘şapkayı alıp gitmeye’ alışkınız. Bu kere ‘sonuna kadar gideceğim’ diyen bir başbakan var karşımızda. Ben bilmiyorum ne diyeyim. “Bravo başbakanım!” diyeceğim, korkuyorum. “Nasıl olsa millet arkamda!” sanıp gidecek, sonra ardına bakacak ki millet yok! Bu hale düşmesinden korkuyorum. Çünkü ben bu halka inanmıyorum.

      28 Şubat sürecinin tüm siyasi aktörleri hayatta. Burunlarından kıl aldırmayan siyasetçilerin bir telefonla, bir selamla, Sincan’da yürütülen bir iki tank sesiyle nasıl hizaya giriverdiklerini unuttuk mu?

     Millet sivil değil ki siyasetçisi sivil olsun. Millet, ‘millet hakimiyeti’ ne demektir bilmiyor ki ona sahip çıksın.

     *  *  *

     Bakın Mustafa Kemal, saltanatın kaldırılması esnasında yaşanan tartışmalara son vermek için nasıl konuşmuş:

      "Hâkimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye “ilim icabıdır” diye, müzakere ile münakaşa ile verilmez. Hâkimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır.

Osmanoğulları, zorla Türk Milleti'nin hâkimiyet ve saltanatına vaziulyed olmuşlardı (el koymuşlardı), bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdi. Simdi de Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek (zorbaların haddini bildirerek), hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline, bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzubahis olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız,  meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehal olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabii görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir." ( Modern Türkiye’nin Doğuşu, B. Lewis, s.258)

      İşte bu konuşma halk adına yapılmıştır. Hâkimiyetin kayıtsız şartsız halkın olması(!) için gerekirse kelle bile alınacaksa bunu kim yapacak? Asker!

      Siz de çıkmış “halk reşid oldu, artık kendisini idare edebilir” diyorsunuz. Olur mu canım öyle şey? Halk reşid olur mu hiç. Halk ne yapacağını da bilmez menfaatini de�

Araplarda, krallar, İran’da mollalar, bizde de askerler bilir halkın ne istediğini ve neyin halk için gerektiğini!

      Yaa böyle işte. Yaşasın demokrasi!

Mehmet Ali Bulut - Haber 7
http://www.haber7.com/haber/20090626/TSK-en-temel-partidir-Digerleri-fasa-fiso.php

SIRADIŞI YAZILARA GERİ DÖN

 

Kerim DEMİR(www.kerimdemir.tr.gg)

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol