Kerim Demir>> Site içi arama
Hoşgeldiniz Kerim Demir |

Bilgi

YENİ EKLENENLER

İçerik

Kerim DEMİR

Darbe zeminleri nasıl hazırlandı

Darbelere nasıl gelindi?

Neden Avrupa'nın bir ülkesinde veya  gelişmiş demokrasiyle yönetilen ülkelerde insanlar, gençler, öğrenciler  çeşitli ülkeler tarafından yönlendirilip, yönetilerek rejime karşı kışkırtılamıyor? Bu ülkelerde bizde olduğu gibi gençler neden ülkesini yöneten iktidarlara karşı başkaldırıya kalkışmıyor? Neden bu ülkelerde gençler bölücü akımlara doğru yönlendirilemiyor?

Neden bu ülkelerde kardeş kardeşle çatıştırılamıyor, aynı ülkenin insanları birbirine düşman edilemiyor da bizim ülkemizde tüm bunlar neden kolayca yapılabiliyor? Yıllardır yapıldı? Halen yapılıyor. 

Ülkemizde darbelerin tamamı belirttiğim bu tür yönetme ve yönlendirmeden kaynaklanmadı mı? Mesela 12 eylülden önce gençler birbirlerini sokakta öldürürken bu kin ve nefreti bu çocukların zihinlerine kim nasıl aşıladı da olaylar bu boyutlara geldi? Bugün günümüzde PKK'lı alçak ve hainleri kimler ve hangi ülkeler bu kadar yönetiyor, yönlendiriyor da bu alçaklar gözünü kıpmadan kendi ülkesinin askerini, polisini, vatandaşını, din kardeşini öldürüyor hiç düşündünüz mü?

Bizim ülkemiz bu kadar geri mi? Bu kadar kültürsüz mü? Bu kadar eğitimsiz mi de yıllardır bu oyunlara alet olmuş ve telafisi mümkün olmayan sıkıntılara düşmüştür. Bizim ülkemiz neden her türlü dış akımlara kapılıp kamplara bölünebiliyor, kardeşine düşman kesilebiliyor bunları iyi tahlil etmeli ve derin derin araştırarak bu iç ve dış güçlerce yapılan yönetme ve yönlendirme hareketlerini yok edici faaliyetlerde bulunulmalıdır.

Günümüzde PKK adlı katil örgüt de tıpkı 12 eylül öncesinde olduğu gibi kardeşi kardeşe kırdırma projelerinden biridir ve maalesef bu örgütün içerde ve dışarda oldukça yüksek miktarda kandırılmış destekcisi ve sempatizanı ile siyasi destekçileri ve de tetikçileri vardır. Bu örgüt ırk'ı esas aldığından  işin aslını bilmeyen bir çok kürt kardeşimizce desteklenmektedir. Oysa bu örgüt,  iç ve dış güçlerin güzel ülkemizi güçsüz ve çaresiz bir hale getirmek için maşa olarak kullandığı kanlı bir örgüttür. Gün gelecek bu taşoren örgüt de kullanıldığını, maşalık yaptırıldığını anlayacak ancak o zaman iş işten geçmiş olacaktır.

Bu nedenle ülkemizde bulunan tüm yetkili kurum ve kuruluşlar, masa başı mühendisliklerle ülkemiz hakkında yapılan yönetme ve yönlendirme faaliyetlerini iyi takip etmeli, bunların engellenmesine yönelik tüm unsurları devreye sokmalı ki yıllardır ensemizden inmeyen ülkelerin bizi bölmeye,parçalamaya yönelik faaliyetleri son bulmalıdır.

İşte bu konuya açıklık getirebilecek örnek bir yazı

K.Demir


CHP gençlerin sırtından in

12 Mart'a doludizgin gittiğimiz günlerdi. Başbakan Demirel, haşhaş üretimini yasaklamadığı ve U-2 casus uçaklarının Türkiye'den kalkarak Sovyetler Birliğini dinlemesini engellediği için Amerika tarafından kara listeye alınmıştı.

ABD Büyükelçisi James Spain, Dışişleri Bakanı Çağlayangil'i, "Bu işin sonu kötü olacak" diye tehdit etmişti.

Amerika, Demirel'i devirmek için düğmeye basmıştı.

Amerika düşmanı devrimci gençlik ise Amerikan uşağı olarak gördükleri Demirel'i devirmek için cuntayla işbirliği yapmıştı.

Darbeci İrfan Solmazer'in Deniz Gezmişlere, mısır patlatır gibi bomba patlattığı günler.

Oysa, ordu gençlik elele vermiş, "Tam bağımsız Türkiye" için yola çıkılmış, ODTÜ'de Amerikan Büyükelçisi Commer'in aracı yakılmış, devrim için gün sayılır olmuştu.

12 Mart oldu.

ABD'nin istemediği Demirel gitti.

12 Martçıların ilk işi U-2 casus uçaklarının uçuşuna izin vermek oldu.

Sonra?

Sırtına binerek yönetime el koydukları devrimci gençleri astılar.

12 Mart'ı ifşa eden Mahir Kaynak, "12 Mart'a kadar gelen süreci İngilizler yönetti, 12 Mart'la birlikte CIA'ya devrettiler" diyecekti.

27 Mayıs'a giden süreci hızlandıran en önemli gelişme,

28-29 Nisan tarihli İstanbul Üniversitesi olaylarıydı.

Rektör Sıddık Sami Onar'ın tartaklandığı, Turan Emeksiz'in öldürüldüğü, öğrencilerin üzerine atlı polislerin sürüldüğü günler.

İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Fahri Özdilek, telefonla ulaştığı Başbakan Menderes'ten öğrencileri dağıtmak için ateş açma yetkisi istiyordu. Menderes, "Hayır, hayır! Katiyen ateş etmek yok" diye çırpınıyordu.

27 Mayıs'ın işareti İstanbul'daki öğrenci olaylarında verildi. 555K eylemiyle Kızılay'da toplanıp Başbakan'ın yakasına yapışan gençler, özgürlüklerin değil tankların önünü açtılar.

Öğrencilerin Et Balık'taki kıyma makinalarında çekildiği, etlerinin Konya asfaltının altına serildiği haberleri de eklenince iş büsbütün çığırından çıktı.

27 Mayıs oldu.

"Paşam kimsenin burnu kanamadan dağıtmaya bakın" talimatını veren Menderes, Yassıada'da yargılandı, onu yargılayan 27 Mayısçılardan biri, gençlere ateş etme yetkisi isteyen Fahri Özdilek'ti.

12 Eylül öncesinde şartların olgunlaşması için, darbeciler yine gençleri kullandı. 5600 gencimiz sağ-sol çatışmasının kurbanı oldu.

Gençlerin kanları üzerine kurdular iktidarlarını. Demirel, "Kanlar, Kenan Evren'i Çankaya Köşküne taşımak için akıyordu" diyecekti.

Gençlerin kanı üzerinden darbeyi yaptılar, "Bir sağdan, bir soldan" olmak üzere gençleri astılar.

Siyasi iktidarlar hiçbir dönemde gençleri anlamadı. Gençlerin eylemlerini bir güvenlik hadisesi olarak gördü. Gençler de kendilerinin kullanıldığını hiçbir zaman düşünmedi.

Kimse sorgulama yapma gereği duymadı.

Türkiye, tam bağımsızlık için Göktürk-2 uydusunu fırlatırken, "tam bağımsızlık" sloganı atan gençler, ODTÜ'de bu olayı protesto ediyordu.

Bu ne yaman bir çelişki...

Aynı şekilde 27 Mayıs öncesinde, 12 Mart'tan önce ve 12 Eylül günlerinde olduğu gibi güvenlik güçleri, vatan haini olarak gördükleri gençlerin üzerine hışımla gittiler.

Ne gençler vatan hainiydi ne de vatan bu tür yöntemlerle savunulurdu.

Onlar bu ülkenin öz be öz evlatlarıydı.

ODTÜ'de yaşananlar ve devamında öğrencilerin evlerinden toplanması tam bir rezalet.

Copla dövüp, polis marifetiyle gözaltına aldığımız her öğrenci, devlet eliyle örgütlere kaydedilmiş bir elemandır. Hele bir de cezaevine girdi mi, bitti demektir.

Cem Ersever, "PKK'yı dağda aramayın. O Diyarbakır Cezaevi'nde kuruldu" demişti.

Ama, "bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur" misali, dünya değişiyor, bizim yöntemlerimiz değişmiyor.

Madalyonun bir de öteki yüzü var.

Deniz Gezmiş, Filistin kefiyesini takıp, gerilla kıyafetiyle yürüdü mü, onu alkışlayan CHP'lilerin bir kısmı, idamla ilgili oylamada ellerini kaldırıp, evet dediler.

O nedenle Kılıçdaroğlu'nun, "Her ODTÜ'lü Yörük Ali Efe'dir" sözünü içim burkularak dinledim.

Bu gençlerin başına bir Che şapkası takıp, boyunlara Filistin kefiyesi bağlayıp, Deniz Gezmiş parkası giydirip sürdük sokaklara.

Sonra?

Bedeli onlar ödedi.

Onun için, "Ey CHP" diyorum, "İn artık şu gençliğin sırtından."

Abdulkadir SELVİ Yenişafak

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/AbdulkadirSelvi/chp-genclerin-sirtindan-in/35553 

Kerim DEMİR(www.kerimdemir.tr.gg)

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol