osmanlikecileribilesayardi
Osmanlı değil insanları, keçileri bile eksiksiz sayardı
(Erhan AFYONCU-27.01.2008)
(Erhan AFYONCU-27.01.2008)
Geçen hafta son nüfus sayımı sonuçları açıklandı. Ancak nüfus sayımına hemen itirazlar başladı. Hâlbuki biz bu konuda çok eski bir geleneğe sahibiz. Osmanlı, yalnız insanları değil keçileri bile eksiksiz sayardı.
Son yıllarda yapılan her nüfus sayımı tartışılıyor. Teknolojinin bu kadar geliştiği dönemde nüfus sayımlarının tartışılmasının en önemli sebebinin "ben yaptım oldu" anlayışının olduğunu düşünüyoruz. Hâlbuki Osmanlı döneminde doğru dürüst yolun ve haberleşmenin olmadığı bir zamanda sayım memurları bugün katırların zor çıktıkları yerlere kadar gidip, bırakın insanları keçileri bile eksiksiz sayarlardı. YERİNDEN YÖNETİM
Osmanlı Devleti, yeni fethettiği memleketler ile kendi arazisini, toprağın mülkiyet ve tasarruf biçimi ile vergi miktarını tayin ve tespit etmek gayesiyle belirli zamanlarda istatistikî bilgiler edinirdi ki buna "tahrir" denirdi. Yapılan bu tahrirlerin, Osmanlı Devleti'nin teşkilâtlanmasında ve bu teşkilâtın bir düzen içerisinde işlemesinde büyük rolü vardı. Bu sistemin kurulmasında ve uzun müddet başarı ile uygulanmasında idarî, malî ve askerî zaruretler mevcuttu. Devrin şartları icabı vergilerin toplanması ve nakli güç olduğundan, askerlerin önemli bir kısmı ile bir kısım memur maaşları ve devletin yapacağı bir kısım harcamaların merkezî hazineden nakden ödenmesi zordu. Askerî veya idarî görevliler hizmetlerinin karşılığı olan maaşları bulundukları yerlerdeki vergileri kendi nam ve hesaplarına toplamaları imkânını sağlayan dirlik beratları ile temin ederlerdi. Bu sisteme timar adı verilirdi. Bu sistemin işleyebilmesi için devletin ülkenin her yerindeki her türlü vergi geliri kaynaklarını sıhhatli ve ayrıntılı olarak bilmesi ve bunlarda meydana gelecek değişiklikleri takip edebilmesi için de sık sık yeni tahrirler, yani sayımlar yaptırması gerekiyordu. Devletin en büyük askerî gücünü teşkil eden timar sisteminin ayakta kalması tahrirlerin sıhhatli ve düzenli olarak yapılmasına bağlı idi.
30 YILDA BİR SAYIM
Osmanlı Devleti'nden önceki Selçuklular, İlhanlılar, Memlükler bu türlü tahrirler yapmışlardı. Tahrir sistemine Roma İmparatorluğu'ndan İngiltere'ye, eski Mısır'a kadar dünyanın her tarafında rastlanılır. Ancak Osmanlı sistemi eskilere göre çok gelişmiş ve ileri bir örnekti. Osmanlılar'da tahrir sistemi Birinci Murad (1362-1389) devrine kadar inmektedir. Fakat elimizdeki ilk mevcut defter, İkinci Murad (1421-1451) devrine ait 1431 tarihli Arvanid, yani Arnavutluk defteridir. Bu defter Osmanlı tarihçiliğinin en önemli ismi Prof. Dr. Halil İnalcık tarafından yayınlanmıştır. Tahrirlerin 30-40 yılda bir yapılması kanundu. Fakat bu genel sayımların yanı sıra daha kısa süreler içinde, çeşitli sebeplerle tahrir yapılırdı. Saltanat değişiklikleri ve vergi gelirlerinin herhangi bir surette artma veya azalma göstermesi yeni sayım yapılmasının sebeplerindendi.
OSMANLI TAM SAYAR
Yeni fethedilen memleketlerin de tahriri yapılırdı. Böylece yeni fethedilen bölgenin devlete dahil edilmesi resmen ve hukuk bakımından tespit edilerek, bölgenin bir envanteri çıkarılmış olurdu. Yeni fethedilen toprakların tahriri yapılıp, defterleri hazırlanınca orada Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesi tamamlanırdı. Tahrir yapılmasına karar verildiğinde bu işten anlayan güvenilir bir tahrir emini tayin edilirdi. Arazi tahriri için gönderilen memurlar bir emin ile bir kâtipten mürekkepti. Tahrir eminliği son derece önemli bir görev olduğu için sancakbeyleri, kadılar, müderrisler, timar defterdarları, kazaskerler ve merkez bürokrasisi kâtipleri gibi üst düzey devlet memurları görevlendirilirlerdi. Tahrir eminine ilyazıcı, muharrir-i memleket, defter emini de denilirdi. Tahrir emini ve kâtibe tahrir esnasında bölgedeki bütün devlet görevlileri yardım ederdi. Tahrir emini bölgeden gerekli vesikaları toplandıktan sonra, bunları merkezden getirdiği eski sayım defteriyle karşılaştırıp, her şeyi yerli yerinde teftiş ederek uygun bulduklarını ve meydana çıkan fazlalıkları yeni deftere kaydederdi. Vergi nüfusuyla gelirlerin tamamının deftere geçmesine dikkat edilirdi. Bir keçinin bile sayım harici kalması devletin vergi gelir kaybına uğramasına sebep olacağı için sayım memurları çok dikkatli hareket ederlerdi. Aşiretler, yaylaklara çıkarken ırmak geçitlerinde durdurulup, bütün koyun ve keçileri teker teker sayılırdı. Böylece Yörükler'in vergi kaçırmaları önlenirdi. Tahrir işlemi bölgenin büyüklüğüne göre değişmekle birlikte yaklaşık iki yıl sürerdi. Emin, tahriri yapıp, gerekli vesikaları topladıktan sonra hazırladığı defter müsveddesini merkeze getirirdi. Merkezde hazırlanan müsveddeler iki nüsha hâlinde temize çekilerek icmal, yani özet ve mufassal, yani teferruatlı defterler hazırlanırdı. Daha sonra padişah tuğrasını taşıyan bir defter, ait olduğu beylerbeyliğe gönderilir diğeri İstanbul'da Defterhâne-i ¬mire, yani defter-i hakanîde saklanırdı.
NÜFUS ARTTI OSMANLI'YI SARSTI
16. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun klasik düzeni bozulmuş ve devlet büyük bir buhrana girmişti. Klasik devlet düzeninin bozulmasındaki en önemli faktörlerden birisi nüfus artışıydı. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda şehirlerde yüzde 80-90, köylerde ise yüzde 40-60 civarında bir nüfus artşı olmuştu. Bu büyük nüfus artışı yüzünden topraksiz kalan köylülerin askeri mesleklere ve medreselere koşmaları devletin dengesini alt-üst etti. İşsiz sekban ve leventler, timarını kaybetmiş sipahiler, gecinemediğinden köyünü terk eden gencler ve sistem cöktüğünden okullarını bırakmak zorunda kalan medrese öğrencileri (suhteler) celali, yani eşkiya oldular. Celali ayaklanmaları Osmanlı İmparatorluğu'na mevcut düzenini tamamen bozdu. On binlerce insan çoluk, çocukğuyla evlerini terk ederek başka diyarlara gitti. Binlerce köy boşaldı. Devlete vergi veren nüfus azaldı.