Kerim Demir>> Site içi arama
Hoşgeldiniz Kerim Demir |

Bilgi

YENİ EKLENENLER

İçerik

Kerim DEMİR

Halaçoğlundan Çankırı

Çankırı Valiliği III. Çankırı Kültürü Bilgi Şöleninde Sunulan Tebliğ 28-29/09/2005

 

Sayın Valim,  Çok kıymetli hâzirûn;

Efendim, ben Çankırı�nın Türkmen yerleşimi ile ilgili bir konuşma yapacağım.

Bir bölgenin gelişimi, geleceği milli kültürünü, milli olan her şeyini muhafaza etmesiyle mümkündür. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Bugün ülkemizin çeşitli alanlarda karşı karşıya kaldığı sorunlar içerisinde her şeyden önce bilmek veya bilmemek gibi bir mefhumun yattığını belirtmek isterim. Özellikle ülkede meydana getirilen kargaşa ve planların, açıkça ifade edecek olursak etnik çatışma ortamlarının hazırlanmasının temelinde bilgisizliğin yattığını görüyoruz. Maalesef tarihimizi tam anlamıyla, özellikle yerel tarihimizi gerçek anlamıyla fazlaca bildiğimizi de söylememiz mümkün değil. Az önce Sayın Valimizin Çankırı�daki müzeyi çok az kişinin ziyaret ettiğini söylemesi de bunu ispatlıyor bir yerde.

Geçmişimize ne kadar bağlıyız veya geçmişimizle ne kadar ilgileniyoruz? Bu hepimizi çok yakından ilgilendiren, özellikle gelecekteki teminatımız olan gençlerimize bunu ne kadar aktardığımızı da belirleyen bir unsurdur müzelerin ziyaret edilip edilmemesi.

Bilhassa batı dünyasında Türkiye�ye yönelik bir takım çalışmalar var.  Bu çalışmaların başında, özellikle bu günlerde meydana gelen birkaç yıldır süre gelen küreselleşmenin üniter devlet yapılarına karşı olan düşmanlığı ki küreselleşmenin önündeki en büyük engel üniter devlet yapılarıdır. Bunlara karşı küreselleşmenin kullandığı en önemli argüman etnisitedir. Yani bir memleket içerisinde ne kadar etnik köken vardır, bunların gün yüzüne çıkarılması bunda bir yerde üniter yapıların akamete uğratılması birinci derecede önem taşımaktadır.

Bugün Türkiye�de, özellikle Ortadoğu�daki son gelişmeler Türkiye�yi çok büyük bir tehlike altına sokmuştur. Ve küreselleşme Türkiye�de de etnisiteyi canlandırmıştır. Bugün sokaklarda gördüğünüz çeşitli hareketlerin tamamen bu kanaldan organize edildiğini söylememiz yanlış olmaz.

Bu bakımdan ben Türkmenler derken, Anadolu�daki sosyal yapıyı geniş bir platformda inceleme arzusunda bulundum. Aşağı yukarı beş senedir Osmanlı tarih kayıtlarına göre hemen bütün Türkiye�deki, sadece Çankırı�da değil bütün Türkiye�deki genel aşiret yapılarını ortaya koydum. Anadolu�da 41 bin 297 aşiret tespit ettim. Hepsi kaynaklıdır.

Şimdi size Çankırı ile ilgili söyleyeceklerim 1500 ile 1600 yılları arasına ait olan kayıtlardır, aşağı yukarı 500 küsür senelik bir bilgidir ve hepsinin kaynağı sayfasına kadar vardır.

Ancak Çankırı�ya geçmeden önce genel bir bilgi vermek istiyorum. Zira başlangıçta Almanya�da, İngiltere�de hazırlanan çalışmalar, Türkiye�de 47 etnik grubun var olduğunu söylemektedir. Bu 47 etnik grup içersinde sayılanlar, aslında çoğunlukla Türkmenlerin farklı unsurlarıdır. Mesela; Avşarlar ayrı bir etnik grup gibi algılanmıştır. Ayrıca Türkmenler; Şiî Türkmenler, Alevî Türkmenler, Tahtacı, Yörük gibi ayrı etnik gruplarmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır.

Hâlbuki bütün Türkmen dediğimiz zaman,  Kaşgarlı�da Yazıcıoğlu�nda adı bulunan 24 Oğuz boyuna mensup gruplar yer almaktadır ki bizim yaptığımız çalışmada da Anadolu�da bu 24 Oğuz grubunun 23�ünün mevcut olduğunu gördük. Sadece biri eksik olmak üzere. Yani dünyadaki diğer Türklerin yaşadığı bölgelerde bu kadar geniş bir Oğuz grubunun yer aldığı görülmemektedir.

Şimdi genel olarak Türkiye açısından sizlere bilgi verecek olursam; Türkiye�de bu 24 Oğuz grubu var demiştim. Bunlar Avşarlar, Beydili, Kayı, Bayat, Büğdüz, Yüreğir, Çepni, Çunkar, Çavundur, Yıva, Karaevli, Yazır, Dodurga, Karkın, Kızık, Salur, Peçenek, Eymür, Bayındır, Kınık, Barak, Döğer ve Alanyurt�tur. Ayrıca Varsaklarda bulunmaktadır. Aslında 24 oğuz boyu içersinde, Varsaklar sayılmamasına rağmen ben onları ayrı bir Oğuz grubu olarak koydum. Zaten onlar Oğuz boyundandır ama üç ok grubuna mensuptur. Onu Yazıcıoğlu ve Kaşgarlı�da görmememize rağmen Anadolu�da oldukça geniş bir Varsak grubu vardır ki 1103 aşirettir. 1103 aşiret vardır Anadolu da Varsaklara mensup. Ki bunların her birinin kaç çadır olduklarını tespit ettim. 

Anadolu�da en büyük Türkmen grubu Avşarlardır, ardından Yıva grubu gelmektedir. Bu 41297 aşirettten 37356�sı Türkmendir. Bunlar tahrir kayıtlarında, tek tek görülebiliyor. Bu Türkmen grupları biraz önce saydığım 24 Oğuz boyundan 23�üne mensuptur. Bunun dışında 2269 cemaat de Ekrâd olarak geçmektedir. Yani Arapça�da Ekrâd, Kürdün çoğuludur. Bu Ekrâd taifesi dediğimiz Kürt olarak adlandırılanların yaklaşık yüzde 40�ı Türkmen asıllıdır. Onu da özellikle belirteyim. Türkmen adını taşıyan bunun dışında biraz Moğol kalıntıları vardır. Moğolların istilası döneminden biliyorsunuz. Köse Dağı savaşı 1243�tü. O tarihten kalma bazı gruplar vardır. Türkler iki gruba ayrılır: Oğuz grubu ve Kıpçak grubu. Kıpçak grubuna mensup yine gruplar da vardır burada. Çankırı�da da var. Dolayısıyla 41 bin aşiret bu şekilde ortaya çıkabiliyor.

Türkmen grubu adı altında bulunanlar genel yapısı itibarı ile Dulkadirli Türkmenleri, Danişmentli Türkmenleri, Bozulus Türkmenleri, Teke Türkmenleri, İçel Türkmenleridir. Dulkadirli Türkmenleri�nin bulundukları yerler Çukurova, Maraş bölgesidir. Danişmentlilerinki Antep yöresi ve Diyarbakır�a kadar gidiyor ki Danişmentliden Diyarbakır bölgesinde 2480 civarında aşiret var. Bozulus Türkmenleri Diyarbakır bölgesinden başlıyor, Ege bölgesine kadar gidiyor. Sadece Bozulusun Diyarbakır bölgesinde yani 16. yüzyıldaki rakamını söylüyorum-ki önemli büyük rakamlardır bunlar- 4872 adet aşiret var sadece Diyarbakır vilayetinde.

Osmanlılar tarafından hazırlanan bu Tahrir Defterleri�nde bunların kaç koyunları olduğu bile tespit edilmiş. Buna göre 1 milyon 86 bin adet koyun var sadece Bozulus Türkmenlerinin. Koyunlar o tarihlerde kuzusuyla birlikte sayılıyor. Yani yaklaşık bir buçuk milyon civarında koyunları var. Ayrıca Teke Türkmenleri, bildiğimiz gibi Antalya yöresinde yaşayan Türkmenlerdir. İçel Yörükleri veya Türkmenleri ise,  bugünkü merkezleri Silifke olmak üzere Mersin, Mut, Ermenek vs. o çevre, Anamur�a kadar gidiyor.

Haymana Yörükleri, Ankara bölgesinde biliyorsunuz. Atçeken yörükleri Sultaniye, Karapınar, Konya yöresindeki Cihanbeyli bölgeleri Atçeken yörüklerinin merkezi. Bu adı Osmanlı ordusuna at yetiştirdikleri için almışlar. Çok değerli savaş atı yetiştiriyorlar. Uluyörük dediğimiz bir Türkmen grubu daha var. Bunlar da Malatya�dan Erzurum�a kadar olan bölge ile Kayseri arasındaki bölgede yaşıyorlar. Ayrıca Saruhan yörükleri, Karacan yörükleri, Ellici yörükleri, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Menteşe yörükleri, Söğüt yörükleri, Kara Ulus, Kosun yörükleri, İslamlı yörükleri, Yahyalı yörükleri, Halep Türkmenleri ki çok önemli bir bölüm. Bir kısmı Suriye devletinin kurulması ile birlikte o bölgede kaldılar. Beydili�lerden Salur�lara kadar geniş bir Türkmen kitlesidir bunlar da. Yabaneri, Akkeçili, Kasaba yörükleri, Maraş yörükleri, Yüzdeciyan, Bozdoğan, Dündarlı, Bozkırlı gibi bu şekilde değişik yörük grupları var ki 439 bin çadıra ulaşmakta nüfusları. O tarihte 5�le çarpacak olursanız nüfusu ortaya koyabilirsiniz. Belli bir ölçüde Anadolu�da yaşayan bugünkü insanların menşeini ortaya koyabilirsiniz.

Herkes biliyor ki, genelde insanlarımız Anadolu�da Cumhuriyet�in kuruluşundan sonraki dönemde soyadı kanunu ile birlikte maalesef geçmişlerini büyük ölçüde unutmuşlardır. Çünkü soyadı kanununun uygulanması esnasında maalesef memurlar kendi insiyatiflerini kullanarak kişilere rasgele istedikleri soyadları vermiştir. Bu da insanların geçmişiyle olan bağlantılarını koparan en önemli unsur olmuştur.

Mesela, ben kendim için söyleyeyim; üç amcamın üçünün de soyadı farklı idi. Birisi Atıcı, biri Öztaş, bizimki de Yıldır�dı. Yani üç amcam üç kardeş üçünün de soyadı farklı. Şimdi düşünebiliyor musunuz bu ailelere mensup olanların üç nesil sonra birbirine tamamen yabancı hale gelmemeleri mümkün müdür? Dayanışma ruhu, kültür ruhu yok olur. İşte Türkiye�nin en büyük sorunlarından biri budur. Dolayısıyla biz geçmişte Halaçoğlu olarak anıldığımız için aşiretimiz de Halaç aşiretiydi. Tuttuk soyadımızı değiştirdik. Eski ismimizi aldık. Ben kendi tarihimizi tabi tarihçi olmamdan dolayı sonuna kadar araştırdım. Hindistan�da Delhi sultanlıkları içinde hanedan olarak kurulmuş, Gazneli Devleti kurucuları arasında yer alıyor, İran�da çok büyük bir grup var. Türkmenistan�da şu an Halaç nahiyesi, bölgesi var. İran�da Halaçistan var.  Anadolu�da da 70 Halaç aşireti, Yozgat�tan Sivas�a, Adana ve Kayseri�den Konya�ya kadar Anadolu�nun pekçok bölgesinde bu ismi taşıyan yerleşim birimleri var. Bu benim avantajımdı. Tarihçiydim, şanslıydım. Ama halkımızın pek çok kesimi bu şansa sahip değil.

Tabii ki geçmişlerini unutturduğunuzda insanların birbiri ile olan dayanışma ruhunu ortadan kaldırırsınız, aralarına rekabeti ve sokarsınız. İşte bunu önlemenin birinci temel şartı, geçmişi ile alakalı bütün bilgileri toplamak ve çocuklarımıza aktarmaktır. Bu bakımdan ben şimdi sizlere Çankırı ve bölgesi ile ilgili 16. Yüzyıla ait arşiv kaynaklardan tespit ettiğim 135 aşiretten bahsedeceğim. Hatta bunların pek çoğunun ismi aynen duruyordur. Yaylakları, kışlakları, mezraalarının isimleri bu araştırmamız sonucu ortaya çıktı.

Bölge aşiretlerinden biri Avşarlar. Avşar köyü diye burada benim gördüğüm kadarıyla en azından 4 tane, 5 tane Avşar köyü var. Alfabetik sıraya koydum aşiretleri. Bunlar Çankırı ve Kargı�da merkezde bulunuyorlar Avşarlar. Şimdi hâlâ yaşıyorlar mı, yaşamıyorlar mı, kendilerini bilmiyorum. Ama Kargı nahiyesi, bugün Çorum�a bağlı ama Çankırı�nın merkezinde oturan Avşarlar var. Şimdi kendilerini de belki bilmiyorlardır. Ben de onları bilemem tabi şu an, fakat var.

Ayrıca Alayuntlu, bunlar Oğuz boylarının bir boyudur biliyorsunuz.  Alayuntlu olanlar nerde bulunuyorlar?  Çerkeş�te ve Çankırı�nın merkezinde bulunuyorlar Alayurtlu olarak. Yine Alibey cemaati olarak Varsaklardan bir grup var. Bunlar yine Çankırı�nın merkezindeler bir kısmı da Kargı�da bulunuyorlar. Bu şekilde yine bir Avşar cemaati daha görülüyor. Bu Avşar grubu da Tosya�ya bağlı, Tosya�da oturuyorlar. Tosya da ayrıldı buradan öğle değil mi? Kastamonu�ya bağlı. Ayrıca Bayat cemaati var. Bayatlar yine 24 Oğuz boyundan. Bakın saydıklarımın hepsi Oğuz boylarının birer parçası, burada yaşıyor.

Çankırı�nın geçmişini anlamanız açısından çok önemli bana göre. Unutmuş olsanız bile en azından nerden geldiğinizi anlamanız açısından çok önemli bunlar. Çünkü 1520-1530�lu tahrir defterlerinde geçen 500 sene önceki kayıtlar bunlar. Sonra Bayatlar dediğim gibi Çankırı�nın merkezinde. Bayındır boyundan yine gruplar var. Bayındır köyü Çankırı�ya bağlı Bayındır köyü var mı? Tamam, o tarihte, çünkü burada Çankırı merkez diye yazıyor. Yine Beydili aşiretinden Beydili köyü var. Bu Çankırı�ya bağlı var mı? Kargı�ya bağlı olarak da görülüyor bir kısmı. Yine Büğdüz, bakın bu da 24 Oğuz boyundan. Bu da Kalecik Büğdüz köyü diye geçiyor. Önemli değil bağlı oldukları yerler değişmiş olabilir. Ama mevcut olanı doğrudan doğruya Çankırı�ya bağlı aşiretler, bunlar göçer aşiretler. Dolayısıyla zannetmeyin ki şu gün bu ilçede, bu gün şu ilçede. Hayır. 19.yüzyılda aşiretler yerleştirilirken bulundukları yerlerde mecburi yerleşime tabi tutulmuştur. Dolayısıyla bunlar bu bölgenin aşiretleridir. Sonra Çavundur.

Görüldüğü üzere hepsi 24 Oğuz boyundan. Tek tek sayıyorum arada başka bir şey yok.. Yukarıda sadece Alibey cemaatinden bahsetmiştim. Ama onun dışında hepsi Oğuz boylarının birer unsuru. Çavundur bunlar da Kurşunlu�da var. Çavundur Köyü diye orda da var zannediyorum hâlâ vardır herhalde. Yine Çepni, Oğuz boyundan. Çepniler Anadolu�nun değişik yörelerinde yerleşmiştir. Türkiye genelinde Çepnilerin hepsini söyleyecek olursam 343 aşirettir. Bunlardan bir kısmı da işte burada.  Bunların bir kısmı Tosya�ya bağlı görülüyor burada ama Çankırı�da var mı şu an, bilmiyorum. Sonra Çölek, Damgan, Danişment, Dodurga ki Kalecik�te Dodurga Köyü var. Burada öyle görünüyor. Dursun Kethüda cemaati diye bir cemaat var. Çankırı�nın merkezinde oturuyor bunlar. Ve Türkmen Eymür boyuna mensuplar bunlar.

Gencülü diye bir cemaat var, bu da Çankırı�nın merkezinde oturuyor. Göcekli cemaati Çankırı�nın merkezinde oturuyor. Bunlar hep Eymür boyundan. Hatun Kayısı diye bir cemaat var Kurşunlu�da. Bunlarda İğdir boyundan. Kalecik bölgesinde de var İğdirler. Sonra Kara Kınık denen Kınık boyundan Çerkeş bölgesinde var, bunlar Kara Kınık dediklerimiz. Kara Koçak, Kara Taylu, Çankırı merkezde bunlar. Karaca Paşa yörükleri, Karacalar bölüğü, Kara Taylu, Karkın boyunu biliyorsunuz, Tosya bölgesinde görülüyor burada.

Kayı; önemli miktarda bir Kayı cemaati var bu bölgede; yani Osmanlı Devletinin kurucularından. Sonra Kıpçaklardan iki grup var. Çankırı merkezde ve Kıpçak Türklerinden olan iki grup var. Kızıklar var, Mikaillü diye bildiğimiz bir Türkmen grubu merkezde var. Ve ayrıca buna benzer olmak üzere Sakır, Sarı Kürt. İsme bakın. Mesela, Sarı Kürt aslında, Kürtlükle hiç alakası yok. Sarı Kürt diye geçiyor Çankırı merkezde yaşıyorlar ve Türkmen. Hani biraz önce söylemiştim Kürt olarak görünmesine karşın Türkmen olduğunu söylemiştim.

Sevinç Viranı, Sungur Tekün, Süleyman Hacı bölüğü, Süleyman Hacı cemaati, Çarık Kuyusunda mesela Eskücek köyünde, Sungur Tekün köyünde,  Şarklu,  Şerefli, Eğik Çam diye bir yer var mesela Eğik Çam merkeze bağlı. Eğik Çam yaylası. Öyle bir yer var mı bilmiyorum, Eğik Çam yaylası diye bir yaylanız varmış o zaman. Teberrüt cemaati, Tozlu, Ulaş cemaati Bayındır boyundan. Ulaş köyü Keskin�e bağlıymış, sonra Yahşihanlı, Yaka kayı, Yazır, Yıva ki birhayli Yıva cemaati var bu bölgede, Yıva köyleri var, Yazır köyü var. Bütün bunlar söylediğim gibi 135 adet aşiret görülüyor burada. Ki o zaman nüfusları söyleyeyim Diyarbakır�ın şehir nüfusu 12 bin kişi o zaman. Yani bu nüfusun ne kadar fazla olduğunu göstermek açısından söyleyeceğim. Kayseri 8 bin nüfusa sahip 16. yüzyılda. Yani düşünün Halep nüfus olarak en yoğun nüfusun bulunduğu yerdir 18 bin kişi yaşıyor o tarihlerde. Nüfusun böyle 4740 çadır bu bölgedeki aşiretler. 4740 çadır aşağı yukarı 20�25 binden fazla yapıyor ki eli iş tutabilecek, artık babasının hükmünden çıkmış genç erkek nüfusu da 2355 kişi. O tarih için söylüyorum. Bunlar önemli rakamlar.

Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz bölgede çok önemli bir Türkmen yerleşmesi var. Haliyle bugün Çankırı�nın halkı etnik yapı itibarı ile bakacak olursak tamamen Türkmen unsurundan meydana gelmiş, içerisinde sadece Türkmenlerin dışında iki Kıpçak grubu, Türk�ü var. Bir de Moğol grubundan bir aşiret var. Onun dışında Çankırı tümüyle bu sözünü ettiğim biçimde meydana gelmiştir.

Şimdi sonuç olarak şunu söylemek istiyorum.

Kişilerin kendi varlıklarını devam ettirebilmeleri kendi kültürlerini muhafaza etmeleriyle doğru orantılıdır. Teknoloji her zaman gelişebilir, teknolojiye her zaman ayak uydururuz, cep telefonumuzu kullanırız, teknik cihazları, bilgisayarımızı kullanırız ama bir şeyi unutmamamız lazım kültürümüzü. Gençlerimizin büyüklerine olan saygısından tutun da burada dokunan el işi kilimlerden halılara kadar veya heybelerden torbalara kadar her şeyin kendi mecraı içinde muhafaza edilmesi gerekiyor.

Bunu, kültür yapımızı kaybettiğimiz takdirde hiç şüpheniz olmasın bize hiçbir şey olmaz, dimdik ayaktayız, yıkılmayız, sözleri havada kalır, çökersiniz ve yok olursunuz.

İkincisi dilimizi muhafaza etmemiz gerekir. Onu ilk geldiğim bir konuşmada da söylemiştim. Dilimize kesinlikle sahip çıkmalıyız. Esnafımız özellikle tabelalarda, Türkçe isimler koymalıdırlar; çünkü gençlerin sürekli gözüne çarpan yerlerdir. Yani İtalyanca, İngilizce veya bilmem nece koyduğunuz isimler sizin için bir değer değildir.

Bir örnek vermek istiyorum. Tunalı Hilmi Caddesinde bir isim vardı. Bir tabela koymuştu adam. Tabelada �şavurma� yazıyor. Bunun ne anlama geldiğini soran Türk Dil Kurumu yetkililerine işletme sahibinin verdiği cevap ilginç. Vallahi bilmiyorum, İngiltere�ye gitmiştim, orada gördüm. Orijinal bir isim olsun diye işletmeme ad olarak koydum demiş.  Şavurma, çevirme kelimesi demek aslında, o da döner demek Arapçası. Yani orda gördüklerini insanlarımız sanki bir meziyet varmış gibi hemen alıyorlar ve kullanıyorlar. Ne olursunuz yapmayın. Bir Fransıza bunu yaptıramazsınız, adam sizi mahkemeye verir, eğer Fransızca konuşabiliyorsanız çat pat adam size İngilizce cevap bile vermez. Dolayısıyla lütfen dilimizi koruyalım. Dilimiz kendi öz varlığımızdır. Onu kaybettiğimizde her şeyimizi kaybederiz.

Bakın Balkanlarda Moldovya diye bir ülke var. Orada Gagavuzlar dediğimiz bir grup var. Kimisi Gagavuzlara Gökoğuz adını vermiş. Aslında Gagavuzlar bildiğimiz Oğuzlardır. Uzlar dediğimiz Karadeniz�den giden Türkmenlerdir. Oğuz grubuna bağlı Türklerdir. Gittiğiniz zaman insanların Türkçe konuştuklarını görürsünüz. Hıristiyandırlar. İncillerini kiliselerinde Türkçe okurlar ve anlayabileceğiniz Türkçedir ve Osmanlı Türkleri değildir bunlar. Bunlar Karadeniz�in kuzeyinden Osmanlı�dan önce gitmiş Türklerdir. Ama o insanlar size canla başla yakınlık gösterirler. Çünkü zaten siz de Türkçe konuşuyorsunuz ve diliniz birbirinizle anlaşmanıza yardımcı oluyor. Yani özünü kaybetmemiş Türkçe konuşuyor, Hıristiyan olmasına rağmen. Dolayısıyla dilimizi muhakkak azami ölçüde özen göstererek korumak zorundayız. Sayın Belediye Başkanım, imkânınız ölçüsünde siz destek olun buna. Çünkü bunlar çok önemli.

Üçüncüsü Çankırı�da tarihi yapılarımızı elimizden geldiğince, Belediyemize destek olarak korumalıyız. Belediyemiz de buna özen göstermek zorunda. Bu çerçevede tarihi bölgelerde vereceği imarda kesinlikle ondan daha yüksek ve ona çirkin görünüm verecek imar izninin verilmemesi gerekiyor.

Osmanlılarda şehir mimarları diye bir grup vardır, bir kuruluş vardır. Şehir mimarları hemen her şehirde bulunmaktadır. Bir bina yapacağınız zaman bunların gözetiminde yapabilirsiniz ve oranın görüntüsünü bozacak hiçbir işlem yapamazsınız. Cumbalı evler ise,  kimse orada cumbalı evler dışında ev yapamaz. Oranın görüntüsünü bozacak hiçbir imarda bulunamazsınız. Osmanlı Devleti bu önemli konuda son derece başarılı olmuş; zaten Osmanlı evlerine baktığımızda iç açıcı mimariye gözleriniz takılıyor. Mesela Safranbolu�ya gitmişseniz bu tür mimarinin çok güzel, ruhunuzu dinlendirici örneklerini görüyorsunuz.  Bunlar bizim kültürümüzdür. Biziz yani bunlar.

Mezarlıklarımızı lütfen koruyalım. Efendim bunlar eskiydi, bunların yerini düzeltelim park yapalım. Lütfen bunlardan vazgeçelim, onlar ülkemizin tapularıdır. Ne kadar mezarınız, ölünüz varsa, o ülke o kadar size aittir. O kadar nüfusunuz var demektir orada, bunlar bu şekilde algılanır. Bunları muhakkak muhafaza etmek zorundayız.

Eğer biliyorsak çocuklarımıza dedelerimizi, atalarımızı anlatalım, bildiğimiz kadar hiç olmazsa. Bakın İngiltere�de insanlar 7 göbek gerisini bilirler. Ama ne yazık ki bizlerden birçoğumuz büyükbabamızın babasının adını bile bilmiyoruz. Lütfen dedemizin adını biliyorsak onun babasının adını biliyorsak onun babasının adını çocuklarımıza öğretelim ve yazalım. Bu gittikçe nesilden nesile gelecektir ve o unutma ortadan kalkacaktır.

Bugün Doğu Anadolu�da, Güneydoğu Anadolu bölgesinde haritalara baktığımızda Türkomanya yazar. O bölge bugün Kürt bölgesi gibi algılanıyor. Hayır, onlar da bizim vatandaşlarımız, kardeşlerimiz ama pek çoğu da geçmişlerini unutmuşlardır. Onların birçoğu Türkmen asıllıdır, Kürtleşmiştir.  Dolayısıyla bunu bir örnek olarak söylüyorum, ırkçılık olarak lütfen kabul etmeyin bunu. Ama bakın Batı emperyalizmi, Batı kültürü televizyonlarla odalarımıza kadar giriyor ve öylesine büyük etki bırakıyor ki, gittikçe yozlaşma, gittikçe geleneklerden, âdetlerden kopma millet olma vasfını kaybetme durumuna geliyoruz. Bizde mesela uyuşturucu kullanımı ne kadardı bundan on sene öncesine kadar, yüzde birdi; şu an bakın,  yüzde 16�ya çıkmış vaziyette. Yani o kadar bir yozlaşma var. Bunlar kültür yozlaşması ile mümkün olabiliyor.

Bu bakımdan Çankırı özellikle etrafıyla her şeyiyle, tarihiyle korunmuş bir bölgedir. Kendi kültürünüze, bölge kültürünüze sahip çıkmak zorundasınız ve bunu yaşatmak zorundasınız. Hatta bu bölgede İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü derlemeler yapsın, çeşitli söyleyişleri, ağıtları vs. toplasın. Belki vardır, bilmiyorum ama bilmediğim için söylüyorum. Varsa zaten sözüm yok ama yoksa bunlar toparlansın. Bir metin haline getirilsin. Bunlar bantlara, cd�lere alınsın ve hatta kitap haline getirilsin. Buranın kendi özel kelimeleri vardır. Benim kendi yöremde var çünkü. Bunları unutmayalım, yazalım. Mesela kıymığa bizim memleketimizde, Çukurova bölgesinde kamga derler öyle deriz yani biz. Şimdi bu unutuluyor bunlara benzer şeyler. Sindi deriz makasa, belki söylenir söylenmez burada. Mesela sinme kelimesi vardır, pısma kelimesi vardır. Yani bunları yaşatmamız lâzım, âdetlerimizi, geleneklerimizi, düğünlerimizi,  ağıtlarımızı, çorbalarımızı, ekmeğimizi, aşımızı.

Sözlerime son verirken hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyoru

Yusuf HALAÇOĞLU (1993-2008 Türk Tarih Kurumu Başkanı, Tarhçi, Siyasetçi)


 

Kerim DEMİR(www.kerimdemir.tr.gg)

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol