Ankara'ya bağlı Çankırı
Çankırı eskiden Ankara'ya mı bağlıydı?Osmanlı sultanı I. Murat ordusuyla 1363 baharında Ankara’ya geldiğinde daha önce bahsettiğimiz gibi Ahiler, şehir içinde mühim yer tutuyorlardı. Sultan Murat, Ahilerle anlaşarak ahi yönetimindeki şehri savaşmadan teslim almıştır.
Hacı Bayram’ın doğduğu yıllarda Ankara, Osmanlılara geçmiş bulunuyordu. Bu önemli iktisadi ve siyasi merkezin Osmanlı idaresine geçmesi Ankara için de büyük sonuçlara yol açacaktır. Ankara, Osmanlıların, Anadolu’daki Beylerbeyliğine de merkezlik edecektir.
Bilindiği gibi Osmanlı ülke yönetiminde, esas birim sancaktır. Birkaç sancağın birleştirilmesiyle “eyaletler” oluşturulmuştur. Sancaklardan birisi eyalet merkezi olarak seçilmekte ve buraya “paşa sancağı” denilmektedir. XVI yy. ikinci yarısına kadar eyalet yöneticisine “beylerbeyi” sancağınkine ise “sancak beyi” denilmektedir.
Osmanlılarda eyalet merkezi Kütahya’ya taşınınca, Ankara sancak olur. Ancak bir müddet Anadolu’daki eyaletlerden birinin merkezi olur ve Ankara’ya Kırşehir, Yozgat, Çorum ve Kayseri gibi sancaklar bağlanır.
Osmanlı sultanı I. Murat ordusuyla 1363 baharında Ankara’ya geldiğinde daha önce bahsettiğimiz gibi Ahiler, şehir içinde mühim yer tutuyorlardı. Sultan Murat, Ahilerle anlaşarak ahi yönetimindeki şehri savaşmadan teslim almıştır.
Hacı Bayram’ın doğduğu yıllarda Ankara, Osmanlılara geçmiş bulunuyordu. Bu önemli iktisadi ve siyasi merkezin Osmanlı idaresine geçmesi Ankara için de büyük sonuçlara yol açacaktır. Ankara, Osmanlıların, Anadolu’daki Beylerbeyliğine de merkezlik edecektir.
Bilindiği gibi Osmanlı ülke yönetiminde, esas birim sancaktır. Birkaç sancağın birleştirilmesiyle “eyaletler” oluşturulmuştur. Sancaklardan birisi eyalet merkezi olarak seçilmekte ve buraya “paşa sancağı” denilmektedir. XVI yy. ikinci yarısına kadar eyalet yöneticisine “beylerbeyi” sancağınkine ise “sancak beyi” denilmektedir.
Osmanlılarda eyalet merkezi Kütahya’ya taşınınca, Ankara sancak olur. Ancak bir müddet Anadolu’daki eyaletlerden birinin merkezi olur ve Ankara’ya Kırşehir, Yozgat, Çorum ve Kayseri gibi sancaklar bağlanır.
Osmanlı devletinin yükseliş döneminde yani XVI. yüzyılda Ankara sancağımerkez kazadan başka Murtazaâbâd, Çubuk, Ayaş , Bacı ve Yabanabâd(Kızılcahamam) kazalarından meydana geliyordu.
II. Mahmut döneminde gerçekleşen yeni düzenlemelerle 1836 yılından sonra Ankara, sancak merkezi olmaktan çıkıp eyalet merkezi olmuştur. Tanzimat’tan sonra Kayseri ve Kastamonu da Ankara eyaletine bağlanmış, bir eyalet meclisi kurulmuştur. Bu dönemde imparatorluk çapında gerçekleştirilen nüfus sayımında şehrin nüfusu 23.000 olarak saptanmıştır. Ancak, Ankara’nın 19. yüzyıl içinde giderek çöktüğü gözlemlenir. Sof üretiminin azaldığı, buna karşın bal, meyve ve deri ticareti yapıldığı, halıcılığın canlandırıldığı görülür. Osmanlılar’ın İngilizler’e tanıdığı dokuma ihracatı hakkı ve tiftik yünü hammaddesinin Güney Afrika ve başka ülkelerden sağlanmaya başlanmasıyla Ankara’daki sof üretimi azalmıştır. Ayrıca kentte Avrupalı sayısının azalarak, dokuma ticaretinin Rumlar ve Ermeniler tarafından yürütüldüğü görülmektedir. 1835’te kente gelen W.J. Hamilton, İngilizler’in tamamen ortadan çekildiğini söyler. 19. yüzyılın sonlarında Ankara’yı görenler ise kentin eski güzel görünüşünü kaybettiğini, kıtlığın baş gösterdiğini, esnaf ve sanatkârların fakirleştiğini ve birçok kimsenin kentten göç ettiğini anlatırlar. 1834′te Ankara’nın tarihi anıtlarını incelemeye gelen Fransız gezgin Charles Texier Ankara’yı kasvetli bir kent olarak tanımlar. Ankara’nın 19. yüzyılın ikinci yarısındaki çöküşüne neden olan önemli bir başka olay, 1874 yılında Orta Anadolu’da baş gösteren ve insanların ölümüne veya göçüne neden olan büyük kıtlıktır. Aynı yıl Ankara’ya gelen İngiliz gezgin F. Burnaby, hayvanların bile yemsiz kalmasına neden olan bu kıtlığı uzun uzun anlatır. Bütün bu nedenlerle kentin yüzyılın sonunda bütün zenginliğini ve canlılığını yitirdiği anlaşılır. Gerçi 1892 yılında Ankara’ya ulaşan demiryolu hattı kent ticaretini bir ölçüde canlandırmıştır. Artık Ankara’da bağcılığın hızla geliştirildiği ve yaş tarım ürünlerinin ihracatına başlandığı görülür. Hâlâ Ankara’da birkaç örneği görülebilen bağ evleri, yaş tarıma verilen önemi gösterir. 19. yüzyıl sonunda kentte Anafartalar üzerinden batıda Taş Han’a uzanan yeni bir ticaret merkezi oluşmuştur. Ancak yine de, 20. yüzyılın başlarında Ankara hâlâ ufak bir Anadolu kasabası niteliğindedir. Birinci Dünya Savaşı sırasında 1917’de bir de büyük yangın geçiren şehir, ancak Cumhuriyet Dönemi’nde yeni bir kimlik ve görüntüye kavuşmuştur.