Kerim Demir>> Site içi arama
Hoşgeldiniz Kerim Demir |

Bilgi

YENİ EKLENENLER

İçerik

Kerim DEMİR

gorevi ihmal

GÖREVİ İHMAL-GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA-GÖREVİ SAVSAMA-4483

Görevi kötüye kullanma(TCK)
MADDE 257. - [1] Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Asliye Ceza)
[2] Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(Sulh Ceza)
[3] İrtikâp suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (Asliye Ceza)

MADDE 257.(GEREKÇE)– Bir kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu fa­aliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Öyle ki; kamu faaliyetlerinin gerek eşit­lik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü husu­sunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.
Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcıbir suç olarak tanımlanmıştır.
Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen fiilin, kamu görevlisinin görevi alanına giren bir hususla ilgili olması gere­kir.
Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunun oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetini sonuçlamış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden ol­ması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.
Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başa­rısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sa­hibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yarar­lanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşulla­rını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir.
Haklı olan işin görülmesinden sonra kişilerden yarar sağlanması da, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Çünkü, bu yarar, kamu görevlisi sıfatını taşıması ve işi görmüş olması dolayısıyla kişiye sağlanmaktadır. Bu gibi durumlarda, kişiler hakkının teslim edilmesi konusunda en azından bir kaygıyla hareket etmektedirler. Kamu görevlisine yarar sağlanması görü­nüşte rızaya dayalı olsa bile; kamusal görevlerin eşitlik ve liyakat esasına göre yürütüldüğü hususunda taşınan kaygı dolayısıyla, burada da bir mağdu­riyetin varlığını kabul etmek gerekir.
Görevin gereklerine aykırı davranış dolayısıyla, kamu açısından bir zarar meydana gelmiş olabilir. Örneğin orman alanında veya kamu arazisi­nin işgaliyle yapılan işyeri veya konutlara elektrik, su, gaz, telefon ve yol gibi alt yapı hizmetleri götürülmekle, görevin gereklerine aykırı davranılmış olabilir.
Görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilere haksız bir ka­zanç sağlanmış olabilir. Örneğin kişi, kamusal bir finans kaynağından ya­rarlanması için gerekli şartları taşımadığı hâlde, yararlandırılmış olabilir. Kişiye, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşulla­rını taşımadığı hâlde, bu faaliyetin icrasına yönelik olarak izin verilmiş ola­bilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel üzerinde, plan tekniğine veya imar planına aykırı olarak yapılaşmaya imkan sağlanmış olabilir.
Böylece, İtalyan hukukunun etkisiyle gerek doktrinimizde gerek Yar­gıtay’ın kimi kararlarında kabul gören sübjektif sınırlama ölçütü terk edil­miştir.
Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, görevin gerekle­rine aykırı davranışın mutlaka icrai davranış olması gerekmemektedir. Gö­revin gereklerine aykırı davranışın, ihmalî bir hareket olması hâlinde de, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçu­nun icrai veya ihmali davranışla işlenmesinin sadece ceza miktarı üzerinde bir etkisi olabilecektir.
Bu düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilen keyfi muamele, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçları ayırımından vaz­geçilmiştir.
Görevin gereklerine aykırı davranış sonucunda, bir insan ölmüş veya yaralanmış olabilir. Bu durumda; kamu görevlisinin görevinin gereği olan belli bir icraî davranışta bulunmak yönündeki yükümlülüğünü yerine getir­memesi dolayısıyla, görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğunda kuşku yoktur. Ancak, bu durumda aynı zamanda ihmalî davranışla öldürme veya yaralama suçu oluşmaktadır.
Görevi kötüye kullanma suçu, genel, tali ve tamamlayıcıbir suç tipi­dir. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın başka bir suçu oluş­turmadığı hâllerde, kamu görevlisini bu suça istinaden cezalandırmak gere­kir. Buna karşılık, görevle bağlantılı yükümlülüğün ihmali sonucunda şayet bir kişi ölmüş veya yaralanmış ise, kişi artık görevi kötüye kullanma suçun­dan dolayı cezalandırılamaz. Bu durumda, ihmalî davranışla işlenmiş öl­dürme veya yaralama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Maddenin üçüncü fıkrasına göre; kamu görevlisinin, görevinin gerek­lerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlaması, bazı hâllerde görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Ancak, bunun için, fiilin icbar suretiyle irtikap suçunu oluş­turmaması gerekir. Kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için, kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması, rüşvet suçunu oluşturacaktır. Buna karşılık, kamu gö­revlisinin, görevinin gereklerine uygun davranmak amacıyla kişilerden men­faat temin etmesi durumunda ise, rüşvet suçu değil, kural olarak icbar sure­tiyle irtikap suçu oluşur. Ancak, somut olayda, kişinin menfaat sağlama yö­nünde icbar edildiği yönünde somut dayanak noktalarının bulunmaması du­rumunda, fiil görevi kötüye kullanma olarak değerlendirilerek cezaya hük­medilecektir.





Karar örnekleri:

Daire:4
Tarih:2008
Esas No:2007/7293
Karar No:2008/930
Kaynak:MAHKEME DOSYASI
İlgili Maddeler:TCK 257/1
İlgili Kavramlar:GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA
......Müdürü olan sanığın, eşyalarını içine koymak suretiyle fiilen yerleştiği görev tahsisli lojmanın kira ve yan giderlerini geç ödemekten ibaret eyleminin hukuksal nitelikte olup olmadığı ve suçun manevi öğesinin oluşup oluşmadığı tartışılmadan hükümlülük kararı verilmesi, yasaya aykırı ve sanık H.O'ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA......28.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

//////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Daire:4
Tarih:2008
Esas No:1996/5812
Karar No:2008/2188
Kaynak:ÖZEL ARŞİV
İlgili Maddeler:5237 SK 257
İlgili Kavramlar:GÖREVİ İHMAL- BERAAT
Ancak;
Jandarma karakol komutanı olan sanığın onsekiz yaşından büyük mağdurenin rızasıyla kaçtığını ve şikayetçi olmadığını söylemesi ve alının raporda cinsel ilişkiye ilişkin bulguların bulunmadığının belirtilmesi daha sonra yapılan soruşturmada da kovuşturmaızlık kararı verilmesi karşısında soruşturulması ve bildirilmesi gereken herhangi bir suçun oluşmadığı gözetilmediğinde adli görevi savsama suçunun manevi öğesinin gerçekleştiği açıklanmadan ve oluştuğu kabul edilen görevi savsama suçunun TCY'nın 257.maddesinde öngörülen, kişilerin mağduriyeti veya kamunun zararı ya da harsız çıkar sağlama koşullarının bulup bulunmadığı tartışılmadan, yetesiz gerekçe ile hükümlülük kararı verilmesi nedeniyle HÜKMÜN BOZULMASINA 04/03/2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
///////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Daire:4
Tarih:2007
Esas No:2007/8658
Karar No:2007/10300
Kaynak:adalet.gov.tr
İlgili Maddeler:4483 SK 1, 4483 SK 2,
İlgili Kavramlar:SORUŞTURMA İZNİ

T.C.
YARGITAY    YASA YARARINA BOZMA
4. Ceza Dairesi
TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY   İLAMI
Esas No    : 2007/8658    U
Karar No    : 2007/10300
Tebligname No   : YYB/2007-151839
Kastan yaralama ve hakaret suçundan şüpheliler ............ ve............................................................ haklarında Silivri Kaymakamlığının 18.09.2007 tarihli ve İd. Kur. 02.10. sayılı karar ile   sorutturma  izni   verilmemesi,   üzerine   Silivri   Cumhuriyet Başsavcılığınca
düzenlenen
21.09.2006    tarihli ve 2006/2889 sorutturma, 2006/1644 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine dair, mercii Eyüp 3.Ağır Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 24.11.2006 gün ve 2006/ 973-939 sayılı karar aleyhine Adalet Bakanlığınca verilen
04.07.2006    gün ve 35645 sayılı Yasa Yararına Bozma isteğini içeren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.08.2007 gün ve 151839 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü:
Tebliğnamede " 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasanın " Amaç" başlıklı 1. maddesinde M Bu Yasanın amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir." hükmünü yer aldığı, ve 2, maddesinde de, anılan Yasanın kapsamının düzenlendiği, Yasa kapsamına giren memur ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işlemiş olduğu iddia edilen suçlarda 4483 sayılı Yasanın uygulanabileceği, ancak maddi olayda şüheliler üzerine atılı bulunan kasten yaralama ve hakaret suçlarının "görevi sebebiyle" işlenen suçlar kapsamında bulunmaması karşısında, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından genel hükümlere uyarınca yapılacak soruşturma sonucunda elde edilecek delillere göre bir karar verilmesi gerektiği halde, Silivri Kaymakamlığının 18.09,2006 tarihli ve id. Kur. 02/10 sayılı " Soruşturma izni verilmemesine " dair kararı gerekçe gösterilmek suretiyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara vaki itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmiş olmasında isabet görülmemiştir" denilmektedir.
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Yasanın 1. maddesine göre "Bu Kanunun amacı, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirtmek ve izlenecek usulü düzenlemektir."
Aynı Yasanın 2: maddesi ise "Bu Kanun, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır." hükmünü öngörmektedir.
 

Bu durum karşısında, trafik kontrolü sırasında alkollü ve ehliyetsiz olarak motorsiklet kullanan yakınana hakaret ve yaralama suçlarını işledikleri iddia olunan şüpheli polislerin eylemlerinin görevle ilgili olarak işlenmesinin söz konusu olamayacağı, görevden doğan bir suç niteliği de taşıyamayacağı, Yasada geçen "kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suç" kavramının, görev ile bağlantılı ve görevden yararlanılarak işlenebilen suçları, başka bir anlatımla sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilen, failin kamu görevlisi olmasının suç tipinde kurucu öğe olarak öngörüldüğü suçları ifade ettiğinin düşünülmemiş olması, eylemler kamu görevlisi tarafından görev sırasında işlenmiş olsa bile 4483 sayılı yasa hükümlerinin uygulanmasının olanaksız olduğunun ve genel hükümler uyarınca C. Savcısı tarafından doğrudan dava açılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle 4483 sayılı Yasa hükümleri gereği görevli idari makam tarafından soruşturma izni verilmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, suçun görev sebebiyle işlenen bir suç niteliği taşıdığı ve bu nedenle 4483 sayılı Yasanın 2.maddesi gereğince izin alınması gerektiği görüşüyle kaymakamlığın verdiği soruşturma izni verilmemesi kararını dayanak alan kovuşturma açılmasına yer olmadığı kararını yerinde bulan ve yakmanın itirazını reddeden Eyüp 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 24.11.2006 gün ve 2006/973 değişik iş sayılı kararının CYY'nm 309/3. maddesi uyarınca Yasa Yararına BOZULMASINA, CYY'nm 309/4-a maddesi gereği yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine, 4.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.

//////////////////////////////////////////////////////////////////

Daire:4
Tarih:2006
Esas No:2006/2081
Karar No:2006/17292
Kaynak:Kamu Görevlisi Kavramı ve Özel Soruşturma Usulleri , Hasan Tahsin GÖKCAN- Mustafa ARTUÇ , saf.145,146
İlgili Maddeler:399 KHK 11/b ,7201 SK 52, 7201 SK 57 maddeleri , 5237 SK 5, 5237 SK 6/c, CMK 174
İlgili Kavramlar:Posta Dağıtıcı olan şüphelinin 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11/b ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 52,57 maddelerinde memur gibi cezalandırılır hükmü maddi ceza hukuku kapsamında olup, 4483 sayılı kanun uyarınca yargılama yapılmasının izne tabi bulunmadığı, bu kimseler hakkında 4483 sayılı yasa gereği kamu davsı açılmadan önce soruşturma izni alınması gerektiğinden bahisle iddianemenin iadesine karar verilemeyeceği.

Görevi savsama suçundan şüpheli Mehmet E. hakkında yapılan hazırlık soruşturması sonucunda Gaziantep C.Başsavcılığınca düzenlenen 5.10.2005 tarihli ve 2005/14311 soruşturma
2005/5473 sayılı iddianamenin; " 4483 sayılı Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yargılanması hakkın kanun uyarınca yetkili merci tarafından ön inceleme yapılarak soruşturma izni verildikten sonra kamu davası açılması gerektiği" görüşüyle 5271 sayılı CYY.nın 174 maddesi gereğince iadesine dair Gaziantep 8.Asliye Ceza Mahkemesinin 10.10.2005 tarihli ve 2005-676/108 sayılı kararına yönelik itirazın redine ilişikin merci Gaziantep 1.Ağır ceza Mahkemesinin 21.10.2005 tarihli ve 2005/473 D.İş sayılı kararı aleyhine adalaet Bakanlığının kanunu yararına bozma isteğinin içeren Yargıtay cumhurişyet başsavcılığının 9.03.2006 gün ve 2006/18793 S.lı tebliğnamesi ile birlikte dosya daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü:
Kanun yararına bozma isteyen Tebliğnamede özetle;
" Gaziantep PTT BaşMüdürlüğü Posta İşletme Merkez Müdürlüğü Posta Dağıtıcı olan şüphelinin 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11/b ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 52,57 maddelerinde memur gibi cezalandırılır hükmü maddi ceza hukuku kapsamında olup, 4483 sayılı kanun uyarınca yargılama yapılmasının izne tabi bulunmadığı gözetilmeden itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
İncelenen dosyada sanığın Ankara 24.Noterliğince çıkartılan APS Tebligatını geçiktirerek yerine getirme fiili  dolayısıyla hakkında soruşturma yapılıp iddianame düzenlendiği anlaşılmaktadır. Posta dağıtıcısı olan sanığın posta gönderileri ile ilgili olarak 399 sayılı yasa gücünde kararnamenin 11/b maddesi ve Tebligat Yasası kapsamındaki görevini yapması nedeniyle de 7201 sayılı Tebligat Yasasının 52,57 maddeleri uyarınca 765 sayılı TCY uygulamasında "memur" sayılarak memur gibi cezalandırılması gerektiği gibi 5237 sayılı TCY.nin 5,6/c maddeleri gereği
" kamusal faaliyete " katılması dolayısıyla kamu görevli olarak kabul edilmesi gerekmekte ise de , anılan yasal düzenlemeler maddi ceza hukuku ile ilgili bulunup soruşturma yöntemi bakımından 4483 sayılı yasaya bir göndermede bulunulmamıştır.Bundan ayrıca ,Anayasanın 128 maddesinin 1.fıkrasından " kamu iktisadi teşebbüsleri " sözcükleri çıkarılmak suretiyle aynen alınan 4483 sayılı yasanın 2/1 maddesindeki; " bu kanun, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri ifa eden memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlar hakkında uygulanır" hükmü uyarınca , yasa kapsamının sınırlandırılmış bulunması ve yürürlükten kaldırılan 765 sayılı TCY döneminde olduğu gibi 5237 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 01. Haziran 2005 tarihindeki uygulamalar bakımından da bu durumun değişmeyeceği gözetilmeden mercii tarafından "itirazın kabulü" yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı bulunduğundan tebliğnamdeki kanun yararına bozma isteyen düşünce yerinde görülerek 5271 sayılı TCY.nin 309 maddesi uyarınca Gaziantep 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 21.10.2005 tarihli ve 2005/473 D.iŞ sayılı kararının Kanun Yararına Bozulmasına ,müteakip işlemlerin mercii Ağır Ceza mahkemesince yerine getirilmesine 18.10.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi
( 4 CD, 18.10.2006, 2081/ 17292 )  
//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

Daire:7
Tarih:2007
Esas No:2007/4866
Karar No:2007/11717
Kaynak:Bakanlık Web Sitesi
İlgili Maddeler:CMK 170 CMK 174/1
İlgili Kavramlar:ŞÜPHELİNİN KİMLİĞİ AÇIKÇA TESPİT EDİLMEDEN İDDİANAME DÜZENLENEMEZ.

Mezkûr ihbarnamede :

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 170. maddesinde, iddianamede bulunması gereken hususların neler olacağının gösterildiği,aynı Kanunun 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, iddianamenin iadesi sebepleri arasında şüphelinin nüfus ve sabıka kaydının temin edilmemesinin gösterilmediği, dikkate alınmaksızın,itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

Dosya içeriğinden, şüphelilerin üzerlerinde kimlik bilgilerine esas olacak herhangi bir belge bulunmadığı, yanlızca beyana dayalı kimlik bilgileri esas alınarak iddianame düzenlendiği, hazırlık soruşturması sırasında şüphelilerin kimliklerinin tereddüde neden olmaksızın tesbit edilmeden dava açılamayacağı cihetle yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 26.12.2007 günü oybirliğiyle karar verildi.
/////////////////////////////////////////////////////////

Daire:4
Tarih:2007
Esas No:2007/5505
Karar No:2007/10816
Kaynak:Özel Arşiv
İlgili Maddeler:TCK 257
İlgili Kavramlar:GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMAK
      T.C
   YARGITAY                                                  4. Ceza Dairesi
Esas     No     :2007/5505
Karar    No     :2007/10816
Tebliğname No    :4/2007/-84876

İNCELENEN KARARIN:

MAHKEMESİ    : ……….. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ        : 12/12/2006
NUMARASI    : 06/491 – 06/739
SANIKLAR      : Ş.Y, H.K, M.Y, M.A ve H.S
SUÇ        : Görevi Savsama
SUÇ TARİHİ    : 27/05/2000
HÜKÜM         : Hükümlülük
TEMYİZ EDEN    : Sanıklar Müdafii
T.NAMEDEKİ İSTEK: RET


    Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun  nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    1-Sanıklar M.Y ve M.A hakkında hükümlere ilişkin temyizde,
    Dilekçenin süresi içinde verilmediği,
    Anlaşıldığından, 5320 sayılı Yasanın 8/1 ve 1412 sayılı CYY.nın  317. maddesi uyarınca sanıklar Mehmet Yılmaz ve Mustafa Altınok müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
    2-Sanıklar Ş.Y, H.K ve H.S hakkındaki hükümlere ilişkin  temyize gelince;
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansılan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
    Ancak, kooperatif  yönetim kurulu başkan ve üyesi olan sanıkların kooperatife ait Pazar yerinde bulunan iş yeri ve konutları yönetim kurulunca bu yönde alınmış bir karar olmadan kiraya verme biçimindeki eylemlerinde, 5237 sayılı TCY.nın 257. maddesi uyarınca kamu  zararı, kişi mağduriyeti ya da haksız kazanç sağlama öğelerinin ne suretle oluştuğu  tartışılıp açıklanmadan yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması,
    Yasaya aykırı ve sanıklar  Ş.Y, H.K ve H.S müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak tarihinde sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm Mahkemesine gönderilmesine, 12/12/2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi

Kerim DEMİR(www.kerimdemir.tr.gg)

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol